Ölüm İçgüdüsü ve Nihilizm

Terry Eagleton, Kötülük Üzerine Bir Deneme kitabının Uygunsuz Eğlence başlığı ile aynı isimli bölümünde kötülük kavramını ele alırken kötü ve şeytani arasındaki bir ayrımdan bahseder. Şeytani olanı nihilizm ile ilişkilendirerek onu Schopenhauer’ın “istenç” kavramına bağlar ve bu kavramı Freud’un ölüme duyulan arzu olarak ele almasından bahseder. İnsanın ilkel güdülerini süperego nedeniyle yüksek ideallare çevirmesinin neden olacağı yıkımı bağımlılıklar üzerinden ele alarak konuyu sonuçlandırır. Konuyu bu sıralama ile ele alacağım.

Yazar Macbeth ve Othello eserleri üzerinden amaçsız kötülüğü ele alarak başlar işe. Macbeth’in üç cadısı amaçsızca kötüdür. Yaptıkları kötülüğün kendilerine faydaları yoktur. Amacı ve çıkarı da olmadığı için tanrısaldır bir anlamda. Bazıları sadece kötü oldukları için kötüdür. Batman’in Joker’i gibi. Sadece dünya yanarken izlemeyi severler. Bu duygu hiçlik duygusu ile, bireyin içindeki boşluk duygusuyla ilgilidir. Birey başkalarına da acı vererek aslında karşısındakinin de anlamsız olduğunu görmek istemektedir. Böylece içindeki boşluğun herkeste olduğunu ve tüm bunların bir hiç olduğuna ikna olmaya çalışacaktır. Bu bireyler bir anlam gördüğünde ondan rahatsız olacak ve muhtemeldir ki onun altını oymaya çalışacaktır.

Terry Eagleton, Othello ile Iago arasındaki ilişkiyi bu anlam yıkıcı nihilizm üzerinden ele alır. Anlamın ayakta kalabilmesi için, “Neden?” sorusunun bir noktada sona ermesi gerekmektedir. Otobüsün peşinden koştum. Neden? Bakkal kapanmadan yetişmek için. Neden? Diş macunu almak için. Neden? Dişimi fırçalamak istiyorum. Neden? Sağlıklı olmak için. Neden?Daha iyi yaşamak için. Bu noktada artık soru sormayı bırakmak gerekir. Evet tabii dememiz gerekir. Konu artık kendisinin nedeni olan şeye gelmiştir. Bu felsefi sorgulamayı devam ettirmek anlamın kaybolmasına neden olur. “Neden iyi yaşamalı?” dediğimizde artık hayatta olmak da gerekçelendirilemez.

Nedene dair metafizik sorgu durmadığında hiçbir şey temellendirilemez. Hiçliğin çölüne düşülmüştür artık. Iago bu şekilde amaçtan ve anlamdan yoksundur. Othello, bu amaca ve bütünlüğe sahip olduğunu sandığı için ondan nefret etmektedir. Iago, Othello’ya nefretini gerekçelendirmek için öyle abartır ki gerekçelerini, dinleyeni şüpheye düşürür. Derinlerdeki ihtirası hissedilir. Othello kendindeki eksikliği göremediği için kendini bütün sandığı için eksiktir ona göre. Bu anlamı parçalamak ister çünkü anlamın olmadığını düşünmektedir Iago.

Hiçbir şey.

Iago Othello’yu parçalamaya basit bir cevapla başlar. Othello, Iago’ya onu endişelendiren şeyin ne olduğunu sorduğunda o, “Hiçbir şey lordum.” cevabını verir. Iago’nun Othello’yu mahvetmesi için onu şüphelendirmesi yetmiştir çünkü Othello artık ölüm güdüsünün kurbanı olmuştur. Othello’nun her hareketi erdemlidir ve her hareketi adeta tiyatrovaridir. Güçlü süperegousu onun ilkel dürtülerini süblimine ederek onu hastalandırır. Bastırılan geri dönecektir. Kişi derin tutkularını süblimine ederek onları değerlere dönüştürüp yücelttiğinde onda Thanos (Ölüm Güdüsü) güçlenir. Schopenhauer “istenç” diyordu bu güdüye ve bu şey organizmanın çıkarlarını umursamadan sadece ister. Freud bu güdünün insanın kendi ölümünü istemesi olduğunu söyler.

Freud’a göre süperegosu güçlü olan insanlarda sübliminasyon daha güçlü olur ve bu doğal olarak ölüm güdüsünün kurbanı olmayı kolaylaştırır. İnsan içten içe kendi ölümünü ister çünkü süperego tarafından aşağılanan id tarafından da hırpalanan ego ölümle huzura kavuşacaktır. Othello işte bu yüzden çok hızlı bir dönüşüm geçirir ve ölüm güdüsünün kurbanı olur. Yüksek süperegosu yani onun yansıması olan düzene bağlılık ve toplumsal değerleri benimseyiş aynı zamanda onun zaafıdır. Şüpheye ve paranoyaya daha yatkındır normal bir insana göre. Nietzsche’nin dalları gökyüzüne uzandıkça kökleri daha karanlıklara inmek zorunda olan ağacıdır bu. Aslında buradaki durum daha da temelde Apolloncu ve Dionysoscu olanın diyalektiğidir.

Ölüm güdüsünün kurbanı oluş bağımlılıklarda da ortaya çıkar. Birey hem kendini yok ediş hem de bu yok edişten keyif alma eğilimindedir. Kendini yok ettikçe süperego tarafından aşağılanmakta, aşağılandıkça da bundan keyif almaktadır. İstenç’in sonsuz çarkı dönmeye başlamıştır artık. Birey artık ölemez de çünkü lanetlilere ölüm yasaklanmıştır. Lanetli olmanın ödülü umursamazlıktır. Artık büyüleyici bir özgürlük söz konusudur. Sonunda başa gelebilecek en kötü şey artık umursanmadığında oyunun kuralları iptal olur. Onlar ölecek derinlikten de yoksunlardır. Terry Eagleton derin tutkuların süblimine edilmesinin sakıncalarının uygarlığa yansımalarını başka kitaplarda ayrıca ele almıştır. Iago karşısına çıkan her şeyi hiçlik adına yok etmek isteyen akıl dışı bir güce sahiptir.

Othello ve Iago arasındaki dinamik Moby Dick ve Kaptan Ahab arasında da benzer şekilde tekrarlar. Ahab’ın büyük bir farkı vardır. Ahab da ölüm güdüsünün kurbanıdır fakat büyük sırrı bilmektedir. O bedenin bilinmeyen bir kıta olduğunu bildiği için kendi düşüncelerini bile ciddiye almaz. Ahab düşünmez yalnızca hisseder derken bu sırrı faş eder. Moby Dick ise Iago’dan çok daha büyük bir nihilisttir öyle ki bir iradesi bile yoktur saf bir hiçliktir olaylar onun için. Ne olup bittiğinin farkında bile değildir. O tinin yarattığı bir canavar, bir Leviathan’dır.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.080 aboneye katılın
Şiraz Duvarı
Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.