Homeros ve Felsefe

Homeros felsefenin yani düşüncenin başlanıcı sayılabilir mi? Bu soruyu benim için ilginç yapan Ahmet Arslan ve Dücane Cundioğlu’nun bir konferansta bu konuda uyuşamamalarıydı. İki hocaya da saygı duyar ve düşüncelerini çok ciddiye alırım ve faydalanırım. Homeros’u daha dikkatli şekilde tekrar okuyunca onda bazı şeyler buldum.

Öncelikle mitolojilerin ve destanların iktidarın, kendini meşrulaştırma aracı olarak kullanabileceğini hatırlamak gerekiyor. Kendini mitolojiye dayandıran iktidarların halk tarafından daha kolay kabullenildiği, aynı zamanda destanların bir tür ulus devlet oluşturma işlevinin olabileceğini hatırlamak gerekiyor. Kendini geçmişe, destandaki bir toplumun devamı olan bir halk ve soyu bu destandaki tanrılara dayanan bir yönetici fikri alıcı bulmuş olabilir. Bu tür işler çok boyutludur fakat bu kuvvetli bir işlevdir.

Felsefe nasıl başlar?

Felsefe bir akıl yürütme faaliyetidir. Mantık ilkelerine göre fikir yürütür ve çelişkiler üzerine düşünür. Tanrılar öyle tuhaf anlatılmıştır ki Homeros’ta, bu tanrılar hakkında sorular ortaya çıkmış olmalıdır. Bugün Antik Yunan felsefesi deyince aklımıza gelen iki isim Aristo ve Platon’dur. Platon diyaloglarında Homeros ile ilgili eleştiriler vardır. Bir eleştirisinde Homeros’un tanrıları kötü gösterdiğini, tanrıların iyi olduğunu ve şekil değiştirmeyeceklerini söyler mesela.

Aristo ve Platon Rönesans düşüncesinde önemli bir yer tutuyordu. Eğer Batı felsefesi Antik Yunan’a dayanıyorsa bunda Homeros’un bir payı olmalıdır. Platon ve Aristo Homeros’u kabullenmiyor, eleştiriyorlarsa bile felsefe tarihinin zaten bu birbirini izleyen eleştiriler olduğu hatırlanmalıdır sanıyorum. Mitos ve logos arasında bir mücadeleden başlamış olabilir felsefe.

Felsefenin cevabını aradığı büyük soruların Homeros’ta öyle ya da böyle cevabı vardır. Önemli olan bu soruların ya da cevapların bir kere dile getirilmiş olmasıdır. Soru sorulduktan sonra cevabı, yani doğruyu arama faaliyeti başlamış olacaktır. Tanrıdan, ruhtan, kötülüğün kaynağından, öteki taraftan bahseder Homeros. Dante’de Limbus’da Platon ve Aristoteles’i Homeros’un yanında tasvir eder.

Edebi metinlerde felsefenin izi sürülebilir mi?

Homeros’un felsefenin başlangıcı olması onun sadece bir hedef tahtası işlevi görmesi nedeniyle değildir. Yazdıkları, dünyayı kavrayışı Yunanlıları etkilediyse o toplumun bir çocuğu olan filozoflar da onun kimi yazdıklarını kabul etmiş kimi yazdıklarını reddetmişlerdir. Felsefenin birçok alt alanı olduğu hatırlanmalıdır. Modern felsefeye gelince, elbette daha sonraki dönem filozofları da düşüncelerini oluştururken insanlar için ortak olan duygulardan faydalandılar.

Edebi metinlerde felsefenin izleri sürülebilir mi? Alman romantikler bu soruya evet derlerdi. Herhaldeki cevap evettir. Suç Ve Ceza, Karamazov Kardeşler gibi edebi ürünler aynı zamanda büyük felsefi kitaplardır. Albert Camus gibi kimi düşünürler de bir anlamda romancı felsefecilerdir. Düşünce ve hakikat gerçek hayatta, kitapta olduğu gibi ayrılmazlar. Bu yüzden felsefe yani buradaki anlamıyla hakikat arayışı nerede varsa oradadadır.

Hegel, Nietzsche gibi modern felsefecilerde Homeros izleri.

Ben burada modern felsefede Homeros izlerine dikkat çekmek için İlyada’dan alıntılar ekleyeceğim. Bunlar elbette bazılarınca zorlama bulunabilir. Yine de sanıyorum ki üzerine düşünülebilirdir. Örneğin Homeros’ta duygular hep tanrılardan gelir insanın yüreğine. Korku da cesaret de. Ve tanrılar şanı kime isterse ona verir. “Görmüyor musun ki, Zeus’un yardımı sana değildir? Bu sefer Zeus şanı öbürüne veriyor bugün ona.Yarın, canı isterse, bize verecektir.” Bu bir özgür irade reddi sayılmaz mı?

Savaş insana şan ve şeref verir. Hegel Kant’a neden karşı çıkmıştı? Hegel’in savaşı olumladığını biliyoruz. Acaba İlyada’daki şu pasaj savaşı olumlayan, Hegel’i etkileyen bir metin olamaz mı?

Bu sırada Tydeoğlu ile Hippolokoğlu Glaukos, kavganın safları arasında rastlaştılar: Her ikisi dövüşmek ateşiyle yanıyordu. Birbiri üzerine yürüyerek tutuştular; ve ilkin narası gür Diomedes ötekine şöyle dedi: — Sen, çok güçlü kuvvetli savaşçı, ölümlü insanlardan kimsin? Şimdiye kadar seni, insana şan ve şeref kazandıran kavgada hiç görmüş değilim. Fakat şimdi bütün öbür savaşçılardan üstünsün, çünkü benim uzun mızrağımın önünde bile cesaretin kırılmıyor.

Cesur olmayı ve her zaman Troyalıların en ileri hatlarında dövüşmeyi öğrenmiş bulunuyorum: Kendime ve babama şan, şeref ancak böyle kazanılır.

İLYADA / HOMEROS

Şimdi Richard Sennett’in Ten ve Taş kitabındaki Niçe’nin fikirlerinin özetlendiği şu alıntıya bakalım.

Zayıfların sahip olduğu tek savunma silahı “yırtıcı kuşu, yırtıcı kuş olduğu için hesap verir hale getirmek”tir. İnsan kuzular —zayıflar—, güçlü bedenin etrafına toplumsal ilişkiler ve ahlaki yargılardan meydana gelen bir ağ gerer, şüpheler ve tereddütlerle onu bağlarlar. Nietzsche’nin zayıfları küçümsemesinin nedeni zayıf olmaları değil yaptıkları şey hakkında yalan söylemeleridir. Kuzu mertçe “ben korkağım” demek yerine “benim bir ruhum var” diye meler.

ten ve taş / Richard SENNETT

Acaba Nietzsche’nin bu düşüncesi İlyada’da Hektor’u öldürmeden önce Akhilleus’un söylediği şu sözlerden çıkmış olabilir.

Kötülüğü unutulmaz Hektor, bana anlaşmalardan söz açma. Arslanla insan arasında yeminli anlaşma olmaz, kurtla kuzunun yürekleri de birbiriyle anlaşacak gibi yapılmış değildir. Benimle senin de anlaşıp sevişmemize hiçbir yol yoktur. İkimizden biri düşüp kanıyla Ares’i doyurmadıkça herhangi bir anlaşma düşünülemez.

Bence Homeros felsefenin başlangıcıdır demek doğru ya da yanlış bir söylem değil. Öyle kabul edilebilir de edilmeyebilir de. Filozofları etkilememiştir demek ise çok doğru değil gibidir. Bu kitaplar yazılma tarihleri nedeniyle çok önemli kitaplar. İnsanlığın ilk düşünüşlerini anlamamızı sağlayan kitaplar ve üst düzey bir üslupla. Bu metinlerde düşüncenin ya da düşünmeye yol açacak malzemenin bulunması bir anlamda kaçınılmazdır. Fakat bu kadarı da değildir.

Bir Cevap Yazın

Diğer 1.078 aboneye katılın