Game of Thrones evreninin en güçlü finans devi olan, kralları belirleyen Demir Bankası’nın sloganı, “Demir bankası alacağını alır.” cümlesidir. Demir Bankası öyle ya da böyle alacağını alır. Kralları devirir gerekirse yeni krallar getirir. Bu konuya başka bir açıdan belki daha derinden bakmak mümkün olabilir. Bankanın adının “demir” olması ve alacağını her zaman alması neyle ilgilidir?Bunun yazara kolektif bilinçaltından gelen bir ilham olduğunu kabul edelim. Şu gerçek dile gelmektedir belki de: Kalkınmanın iskeleti demir ve çelikten başka bir şey değildir.
Şehirler lojistik ağları üzerine kurulan ve liman işlevi kazandığında gelişmesi çok hızlı olan yapılar bütünü. Bu o kadar temel bir gerçektir ki kültürü bile şekillendirir. Altyapı ve üretim ilişkileri, aylak sınıfın ortaya çıkışı gibi süreçler şehri kurar. Yol medeniyettir sözünü biraz böyle anlamak lazımdır. Tüm bunların başlaması için lojistik yolları üzerindeki bir yerleşkeye ihtiyaç vardır. Tarım sanayi ve hizmet artık burada serpilecektir. Burada şu soruyu soralım. Bir şehrin ya da bir ülkenin gelişmişliğini neyle ölçeriz? Daha doğrusu bir şehrin ya da ülkenin doğru yolda olup olmadığını anlamanın bir yolu var mıdır? Kalkınmanın iskeleti nedir? Bu sorular çok boyutlu sorulardır ve basit cevapları yoktur fakat yine de bazı ilginç şeyler söylemek mümkün olabilir. Herhalde kalkınmanın iskeletinin demir olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Ülkelerin demir çelik üretme ve kullanma kapasiteleri üzerine
Çevremize şöyle bir baktığımızda kalkınmanın dijitalleşmeyle olan ilişkisi bir yana bırakırsak tüm somut varlığının demir ve çelikle yakından ilişkili olduğunu görmek mümkündür. Demir yolları, trenler, otomobiller, savunma sanayi, beyaz eşya ve diğer araç gereçleri düşünürsek çelik kalkınmanın somut bir göstergesi olarak ortaya çıkar. Modern mimari bile artık betondan çok cam ve çeliktir. Lojistiğin aracı olan gemiler, trenler ve tırlar bile çeliktir. Bunların taşıdıkları konteynerlar da öyle. Çevremizde gelişmişlikle ilişkilendirdiğimiz ne varsa bir parçasının demirle ilgili olduğunu görmek ilginçtir.
Bunlardan yola çıkarak kalkınmanın iskeletinin demir olduğunu söylemek abartı gibi görünebilir. Elbette enerji, otomasyon ve dijitalleşme gibi başka önemli göstergeler söz konusudur. Enerjinin demir işleyebilmek, otomasyon ve dijitalleşmenin de çeliği daha etkili şekilde kullanmak için olduğunu söylersem demiri iskelet olarak değerlendirmemiz haksız olmaz. Dijitalleşmenin kalbi olan server çiftlikleri demirsiz hayal edilemez. Tarihsel anlamda çeliğin lojistikte dolayısıyla da sanayi devrimindeki rolünün anlaşılması önemlidir.
Bu konuyu chatgpt ile konuşurken ülkelerin çelik üretme ve kullanma kapasitelerini görmeye çalıştım. Sadece üretim verilerine ulaştım ne kadarını ülke için kullandıklarını göremedim. Ülkelerin ham çelik üretme ve yassı çelik üretme kapasiteleri arasında ilişki olduğunu varsayarsak, ülkelerin çelik üretme kapasiteleri ile gelişmişlikleri arasındaki bağlantı dikkate değerdir. Dünyadaki en büyük çelik üreticilerini listelediğimizde karşımıza çıkan liste kayda değerdir. Bunun yanında ülkelerin son yirmi yıldaki çelik üretme kapasitelerinin incelenmesi yine bize bazı ipuçları verebilir. Gemini ile, Çin, Abd, Avrupa Birliği, Güney Kore ve Türkiye’nin yirmi yıllık çelik üretme kapasitesini karşılaştırdım. Çin’in yükselişi, ABD’nin ne yükselen ne de düşen durağanlığı ve Avrupa Birliği’nin düşüşünü gördüm. Güney Kore son birkaç yılda ivme kaybetmekte ve Türkiye ise eski istikrarına kavuşuyor gibi.
Ülke 2004 (Milyon Ton) 2024 (Milyon Ton) Değişim Yüzdesi (Yaklaşık) Çin 280-300 1005 +%235 AB 190-200 130-140 -%30 ABD 99-100 78-79 -%20 Türkiye 20-22 33-34 +%60 Güney Kore 45-46 65-66 +%40 Japonya 110-112 85-86 -%23
Veriler Dünya Çelik Birliği’nden. Ayrıntılı bir karşılaştırma yapmadım fakat bazı ülkelerin pik noktaya ulaştıktan sonra düşmeye başlaması farklı şekilde yorumlanabilir. Bu veriler ve söylenenler elbette eleştiriye açıktır fakat bir bakış açısı verir. Yunanistan’ın çelik üretme kapasitesinin dramatik düşüşü belki bize bir şeyler söyleyebilir Yunanistan kalkınması üzerine. Elbette her ülkenin farklı nedenlere bağlı olarak inişleri çıkışları olacaktır ama veriler yine de dikkate değerdir. Demirin kalkınmanın iskeleti olduğunu kabul etmeden önce Hindistan ve Türkiye’nin çelik üretiminin yıldan yıla daha iyiye gittiğini bilmek gerekir. Çeliği sadece üretmek değil, teknolojiye katmak ve kullanmak daha önemlidir.
Demir Bankası alacağını her zaman alır ne demek?
Normal daha doğrusu bilimsel bir kalkınmanın işareti ülkenin çelik üretme ve kullanma kapasitesiyle doğrudan ilişkiliyse, yapılan hava alanları, metrolar vs. ile gelişmişlik sağlanıyorsa ülkeler er geç bu yola sapmak zorunda kalacaktır. Yöneticiler ya da güç grupları rasyonel olmayan politikalar izlediğinde ekonomi bozulacak ve kargaşa çıkacaktır. Durumu düzeltmek isteyen yöneticiler doğanın çelik yasasına uymak zorunda kalacaklardır. Demir bankasına borçlarını ödeyecek yani ona gereken önemi vermek zorunda kalacaktır. Finans oyunlarıyla şişirilen ekonomiler, kapitalin çeliğe yani refaha dönmemesinin sonuçlarıyla yüzleşecektir. Bir süreliğine gerçeklerden kaçılabilir fakat demir bankaları alacağını her zaman alacaktır.
Ülkenin ya da şehrin amacı kalkınmaysa demir üretilmeli, kullanılmalı ve teknolojiye entegre edilmelidir. Demir işi askıya alınmışsa amaç var olanı korumak olabilir. Son olarak çelik üretmeyen ya da çok az üretip de zengin olan ülkeler üzerine konuşalım. Çelik elbette savunma sanayi için de çok önemlidir ve çelik üretmeyen ama zengin olan ülkeler de vardır. Baktığımızda bu ülkelerin işler ciddileştiğinde başının çaresine bakamayacak ülkeler olduğunu görmek de ilginçtir. İskeletleri olmadığı için destekle ayakta durur gibi görünmektedirler.
Bir Cevap Yazın